-
Düşman kardeşler
Günümüzde iki toplum veya ülkenin birbirleriyle nasıl geçindiklerine bakarak, aralarındaki mesafeyi ve benzerlikleri tahmin etmek gayet mümkün hale gelmiş durumda..
Eğer iki ülkenin halkı, senelerdir kanlı bıçaklı yaşayıp birbirlerinden nefret ediyorlarsa büyük ihtimalle aynı etnik kökene ve dile sahiptirler. Ya da bir çok örf, adet; günlük hayatın bir parçası konumundaki yemek ve kıyafet kültürleri hemen hemen aynıdır. Coğrafi açıdan dip dibe olmaları da cabası.
İlk aklıma gelen örnek Türkiye ve Yunanistan haliyle. Yunanlılarla aynı etnik kökene, dil ve dine sahip olmasak da geri kalan herşey birbirine şaşılacak derecede benziyor. Yemekler, müzik, yaşam tarzı (bu Akdenizlilikten de kaynaklanıyor olabilir) hık demiş Anadolu'nun burnundan düşmüş! Bir gün Yunanistan ''baklava bizimdir, Türkler avcunu yalasın!'' derken, ertesi gün Türkiye ''horonumuzu, kahvemizi çaldınız kalleş Bizanslılar!'' diye çıngar çıkarabiliyor. Üstelik hangi taraf doğru söylüyor, yüzde yüz bir kanıya varmak mümkün değil! Çünkü Türkler ve Yunanlılar yüzyıllardır aynı topraklarda yaşamanın verdiği aşinalıkla dinleri, ırkları, dilleri farklı olsa da içten içe kardeşten de öte olmayı başaran nadir haklardan.. Belki de bunun farkında olduğumuz için bu denli nefret ediyoruzdur birbirimizden, kim bilir?
(Bonus olarak Türkiye - Ermenistan, Türkiye - Arap ülkeleri örneklerine de kafa yorabilirsiniz. Tek yapmanız gereken Türkiye ve Yunanistan konulu paragrafı Yunanistan kelimesini çıkarıp yerine Ermenistan veya Arap ülkeleri kelimelerini yerleştirerek bir daha okumak. Fark göremiyorum, ya siz?
Boşnaklar ve Sırplar balkanlara uzandığımızda karşımıza çıkan diğer bir örnek.. Aslına bakarsanız ikisi de aynı dili konuşuyor (Sırp & Hırvat dili - (İngilizce Serbocroatian) ve aynı etnik kökene mensup (Slav). Rahat rahat anlaşabilecekleri yerde sadece din yüzünden aralarına koskoca bir set çekmiş durumdalar senelerdir. Yugoslavya'da yaşanan iç savaş sırasında çekilen acılar, yapılan katliamlar hala belleklerde. Henüz tam anlamıyla bir anlaşmaya da varılmış değil. Balkanlar en ufak bir kıvılcımda tekrar kan gölüne dönebilir. Birilerinin onlara aslında kardeş olduklarını anlatması lazım. Çünkü kardeşlik sadece aynı dine mensup olan insanlar arasındaki bir bağ değildir. Aynı şeyleri söylüyor, aynı şeyleri düşünüyor, aynı şeyler için üzülüp aynı şeyler için seviniyorsanız kardeşsiniz demektir. Ve bunları yapabilmek için aynı dili konuşuyor olmak yeterlidir çoğu zaman, en azından karşı tarafın ne düşündüğünü aracılar olmadan anlayabilmek için. Anlaşma adına atılan ilk adımdır aynı dili, kültürü paylaşmak. Ama görünen o ki Balkan halklarının bunu pek de anlamak gibi bir niyetleri yok. Bir takım gerçekler kafalarına dank ettiğinde iş işten geçmese bari..
İsrail ve Arap ülkeleri'ne demeli peki? Onlar da tıpkı Boşnaklar ve Sırplar gibi aynı ırka mensuplar (Sami), birbiriyle bi çok bakımdan benzeşen akraba iki dil konuşuyorlar (İbranice ve Arapça) ama husumetleri tüm yer kürenin meselesi haline gelmiş vaziyette. Çözüme kavuşacak gibi duran bir sorun da değil onlarınkisi. Bir nevi toprak kavgası.. Ortadoğu'ya barışın geldiğini biz göremeyeceğiz, lakin maalesef torunlarımız da göremeyecek sanırım. Ha ne zaman petrol rezervleri suyunu çeker, işte o zaman güllük gülistanlık olur Ortadoğu.. Yoksa barış ve ortadoğu kelimelerini yanyana kullanmak dahi garibine gidiyor insanın.
Çinliler ve Japonlar, işin uzakdoğu temsilcileri.. Japonya, nüfusu 3. yüzyılda Çinden yapılan göçlerle şekillenmiş bir ülke. Yani Japonlar yarı Çinli de diyebiliriz. Artık Çinli olarak anılmak hoşlarına gitmediği için mi yoksa Çin, onlardan önce gelişti diye Japonya'ya nota verdiği için mi kavgalılar bilemiyorum. Ama ben Japonlar'ın tarafındayım. Kanserojen madde içeren 50 kuruşluk dandik oyuncakları ihraç etmekten vazgeçtikleri anda Çin'e de sempati besleyebilirim ama. Ne de olsa hepsinin fenotipi birbirine benziyor!
Hemen kuzeye baktığımızda Rusya ve Ukrayna'yı görüyoruz. Soyyetler Birliği'nin dağılmasından sonra ortaya çıkan devletler Rusya'dan bağımsız olarak kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahip olmayı istediler. Fakat büyük abi Rusya - buna izin vermiş gibi görünse de - hiçbirini başıboş bırakmadı. Yeri geldi iç işlerine karıştı, yeri geldi darbelere önayak oldu. Bu ülkelerden biri de Ukrayna. Ukrayna kelimesi, Rusça'da kenarda, köşede kalmış anlamına geliyor. Yani Rusya, tarih boyunca Ukrayna'ya ''kenarda dursun, belki lazım olur'' mantığıyla yaklaşmış. Ukraynalılarsa bunda nefret ediyor (dolayısıyla Rusya'dan da). 2004 yılındaki seçimler resmen Rusya'ya bir başkaldırı niteliğindeydi ve seçimi Rusya muhalifi, batı yanlısı Viktor Yuşçenko kazanmıştı. Aynı dini (Ortodoks Hıristiyanlık), aynı kökeni, aynı kültürü paylaşan; ve kısmen de olsa aynı dili konuşan (ülkenin resmi dili Ukraynaca ama Rusça da konuşuluyor) bu iki ülke de düşman kardeşler nitelemesinin yerinde örneklerinden biri ne yazık ki.
Asyada'ki bayraktarlığı ise Pakistan ve Hindistan yapıyor. İki ülke 1947 yılında İngilizlerden bağımsızlıklarını kazandılar. Fakat yine aynı dönem bağımsız olan Keşmir adlı bölge, bu iki ülke tarafından bir türlü paylaşılamadı. Pakistan Keşmir üzerinde hak iddia ederken aynı şekilde Hindistan da bölgenin kendi topraklarına katılması gerektiğini savundu. O gün bu gündür Keşmir bahanesiyle her fırsatta birbirlerinin boğazına sarılmayı adet edinmiş Pakistan ve Hindistan da aslına bakarsanız komşu olmaları dolayısıyla bir çok yönden ortak geçmişe ve değerlere sahipler. Ancak gel gör ki çoğu ülke gibi bir toprak parçası yüzünden birbirlerini yemekte bir beis görmüyorlar.
İnsanoğlu ilginç bir tür vesselam; elindeki değerleri işleyip mutlu mesut yaşamayı akıl etmez de nerde kavga, dövüş, anlaşmazlık var dibinde bitiverir.
Nefret etmek çok kolaydır. Sevmemek, düşmanlık beslemek de öyle keza. Bunu bir meziyet, gurur duyulacak bir olgu gibi göstermekten vazgeçtiğimiz an insanlık olarak belki bir adım daha yaklaşırız öyküne öyküne bir hal olduğumuz şu muasır medeniyetler seviyesine. Muasır olarak nitelenebilmek için sadece ilim irfan açısından gelişmiş olmak yetmiyor artık. Kafaların içindekileri de muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmak lazım. Bir gün bunun kin besleyerek olamayacağının tüm halklar tarafından anlaşılacağı ümidindeyim. Bir gün hepimiz kavga etmenin aslında ne kadar da aptalca bir davranış olduğunu idrak edeceğiz. İnsan olduğumuzun farkına bir varalım, göreceksiniz hepsi gerçekleşecek; inancım tam...
Yorumlar