-
'' Ben kırmızı dona inanmıyorum! ''
Ön perçemlerimi arkaya doğru şuh bir şekilde ataraktan, ayh şekerim, vallahi ben de! diyesim geldi başlıktaki cümleyi duyduğumda! Nasıl da ellerim titriyor yazarken, tanrım o nasıl bir içsel, gizli kalmış duyguların gizlice ve derinden dışa vurumuydu, o nasıl ders verici bir beyanattı! O nasıl.. O nasıll.... Öhöm; neyse.Malumunuz, her yeni yıl dönemlerinde milletimizde bir kırmızı don çılgınlığı yaşanır. Nasıl bir fantazi dünyamız varsa ülkecek; hepimiz iç giyim dükkanlarındaki kırmızı donlara hücum ederiz. İşte bu hücum etme seansları sırasında iki kadının aralarında, konu hakkındaki sohbetlerine tanık oldum, ufkum genişledi, felsefi açıdan artık bambaşka biriyim:Ablalardan biri yanındaki kendinden yaşça büyük olduğunu zannettiğim diğer ablayı kırmızı don alması konusunda ikna etmeye çalışır. Kız sen de alsana kırmızı külot, (elinde toplamak suretiyle büzerek yumak haline getirdiği donları göstererek) bak ben bir sürü aldım der heyecanla.Diğer abla teklifi başını iki yana sallayarak reddeder ve gayet ciddi bir ses tonuyla ekler: Hayır, ben kırmızı dona inanmıyorum.Artık ablanın kırmızı don giydiği anlar içerisinde başından ne gibi bir olay geçmişse, adeta yeni yılın simgesi haline gelmiş bu iç çamaşırına olan inancı yanmış, bitmiş, kül olmuş.Bakın, yılların ablası bile (!?) bu kırmızı donlarda bir keramet olmadığını anlamış, olayı çözmüş, yalamış, yutmuş. Neden hala kırmızı kırmızı diye ısrar edilir yılbaşı gelip çattığında anlamak güç. Halbuki giy beyaz pamuklu donunu otur aşağı, tıkın portakalını, mandalinanı değil mi ama? :PŞey: Geçen sene de bu kırmızı don hakkında bir yazı yazmış idim, ahan da o da burda.
Yorumlar